30 Mart 2015 Pazartesi

KAÇAMAK SONRASI BESLENME


Pazar günü güzel bir karar aldınız sağlıklı beslenmeye başlayacaksınız e havalarda güzelleşiyor yazın malum bikini telaşı da aldı bir an önce kilo vermeye niyetlendiniz. Pazartesi günü aynı hevesle devam ettiniz çok güzel ama EYVAH! Salı günü gözünüz döndü ve bir paket çikolatayı bitirdiniz.. E tabi artık diyet bozuldu değimli? Başladınız devamını getirmeye kek, börek, pasta, poğaça vs artık o an ne varsa… Sonrası büyük pişmanlık ve haftaya aynı senaryo tebrikler! kısır döngü içerisine girdiniz.. Peki bu döngüden nasıl kurtulursunuz?

Öncelikle şu konuya açıklık getirelim elbette çikolata, tatlı, kek, pasta vs içeriğinde şeker veya fazla miktarda un ve yağ bulunduran bir çok ürün kilo aldırıyor, kilo kaybına engel oluyor ve diyetle de pek dost olduğu söylenemez o da yetmezmiş gibi hepsinin de tadı ayrı güzel ve karşı koymak çok zor..  Ama yediğiniz bir paket çikolata veya bir dilim kek sizin diyetinizi bozmaz akşam spor yaparsanız ertesi gün tüketimlerinize dikkat ederseniz kolayca onun etkisinden kurtulabilirsiniz ama diyetim bozuldu nasıl olsa diyerek devamını getirirseniz işte o zaman çıkış yolu bulmanız oldukça zor olacak.

Gelelim esas konuya tatlı ihtiyacı düzensiz beslenmenin de bir sonucudur eğer ara öğünleri kaçırıyorsanız yeterli miktarda meyve yemiyorsanız bunun yanı sıra yeterli su tüketiminiz yoksa hem açlık hissiniz hemde tatlı ihtiyacınız fazla olacaktır. Öncelikle ara öğünlerinizi kaçırmamaya dikkat edin o ufak atıştırmalıklar sizin kilo vermenize o kadar faydalı ki … Daha sonra eğer tatlı ihtiyacınız varsa çeşitli alternatiflere yönelmeyi deneyin.. Örneğin tarçın  ; meyvenin üzerine döküp tüketebileceğiniz gibi kendinize meyveli yoğurt hazırlayıp onun üzerinede döküp tüketebilirsiniz böylece hem kan şekeriniz dengelenmiş olacak hem tatlı ihtiyacınız giderilmiş olacak hemde fazladan kalori almaktan kurutulmuş olacaksınız. Ama canınız illaki çikolata tarzı bir şey istiyorsa o zaman önerim kakao.. Kuru meyve yanına badem ve kakao tüketirseniz tam bir çikolata etkisi yaratıyor örneğin;kuru kayısı-badem-kakao üçlüsü gibi.. Bunun yanı sıra yarım yağlı sütünüze biraz dökeceğiniz kakao hem tokluğunuzu sağlayacak hem çikolata isteğinizi kesecektir.(Daha fazla öneri için TATLILI DİYET başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.)


Tüm bunları denediniz ara öğünlere, meyvelere, tarçın ve kakao ya dikkat edip uyguladınız ama dayanamayıp pasta börek ne varsa yediniz sorun değil! Üsttede bahsettiğim gibi bir defaya mahsus bir kaçamak etkisinden kolayca kurtulabilirsiniz ama biraz kaçamak yapınca tamam diyet kaçtı artık derseniz o zaman sorun işte.. Örneğin yakın bir arkadaşınızın doğum gününe gittiniz e tabi pastanın tadına bakmazsanız olmaz ince bir dilimden de kimseye zarar gelmez ama yediğiniz dilimin boyutuna göre ekmek, yağ ve meyvenizden kesmeniz gerekiyor. Sonra pastanın yanında kola veya alkol aldınız kısacası yediniz içtiniz eğlendiniz.. Eğer sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsanız karbonhidrat ve protein alımınız dengeli olmalı kaçamakların büyük çoğunluğu zaten karbonhidrattır o nedenle ertesi gün karbonhidrat içeriği yüksek olan besinleri azaltıyorsunuz (özellikle ekmek, makarna, pilav gibi tahıl içerikli besinleri) daha sonra su ve protein tüketiminizi normale göre biraz daha arttırıyorsunuz özellikle alkol aldıysanız en az 3 litre su ertesi gün içilmek üzere sizi bekler… Bunun yanı sıra protein kaynağınız sağlıklı ve kaliteli olmalı balık bu konuda hemen imdadınıza yetişir. Balık tüketemezseniz yağsız ve kızartılmadan hazırlanmış et grubu herhangi bir besin de tüketebilirsiniz. Tabi et yemekleri salatasız olmaz bolcada taze sebze tüketiyorsunuz. Böylece hem bağırsak sisteminizin çalışmasına hem metabolizmanızın çalışmasına hemde tokluk hissini sağlamaya yardımcı oluyorsunuz. Yani sözün özü kaçamak yaptınız diye kendiniz aç bırakmak yerine yediklerinizi dengelemek çok önemli ne yediğinizden çok ne kadar yediğiniz konusunda dikkatli olmalısınız. Kaçamak herkesin hakkı ama ertesi gün aç kalmak kimsenin hakkı değil önemli olan ertesi gün bol sebze, meyve ve su tüketip yanında da normalden daha fazla spor veya fiziksel aktiviteyi ile bir önceki günün etkisinde kurtulabilmek … 



4 Mart 2015 Çarşamba

BİTKİ ÇAYLARI


Bitki çaylarının çok uzun yıllar öncesine dayanan geçmişi bulunmakta. Pek çok hastalığın tedavisinde, bağırsak problemlerinde bitki çaylarından faydalanılmış. Günümüzde ise tedavi amaçlı tüketilmekten ziyade genel olarak zayıflama için kullanılmaktadır. Laksatif veya idrar söktürücü etkisinden faydalanılarak kilo kaybına yardımcı olması için tüketilmektedir. Bu nedenle vücutta su kaybını arttırarak kişileri zayıflatabiliyor. Ancak bu durum tabiki sağlıklı değil. Fazla kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız kilonuzdan değil yağlarınızdan kurtulmanız sağlıklı olacaktır vücuttaki su kaybı geçici bir çözümdür ancak vücudunuzdaki yağları kaybettiğiniz zaman kalıcı zayıflığa kavuşmuş olursunuz .. 

Bitki çayları günlük olarak sağlıklı beslenmede tabiki tüketilebilir. Ancak ekstra yağ yakıcı veya kilo kaybına yardımcı özelliği olduğu düşünülüp fazlaca tüketiminden kaçınmak gerekiyor. Devamlı kullanımı vücutta baş dönmesi, çarpıntı, pankreas işlev bozukluğu gibi bazı zararlı etkenlere  yol açabilmekte. Özellikle laksatif etkisinden yararlanılan sinameki çayının uzun süreli kullanımında, kas zayıflığı, anemi, bağırsak harabiyetine yol açması ve bu nedenle bazı enzimlerin emilimini azaltması gibi etkleri olabiliyor.

Bitki çaylarının tüketiminde bir diğer önemli husus ise hazırlanış şekli. Toplum olarak bitki çaylarını tüketirken genellikle bolca kaynatırız ancak bu oldukça yanlış bir hazırlama şeklidir. Bu esnada bitki çayının ekstrelerinin yoğunlaşmasına sebep olacağı için hem tadını bozacaktır hemde zehirlenmeye sebep olabileceketir. Genel olarak bitki çayı hazırlanırken yaklaşık 2 çay kaşığı bitkiyi 1 fincan kadar sıcak su içerisinde 10 dk kadar demlemeye bırakmalı ve öyle tüketilmelidir.Bu konuda artık yaygın olarak kullanılan poşet çaylar oldukça kullanım kolaylığı sağlıyor. 

Bitki çaylarında bulunan flavonoid ve antioksidan gibi vücut için yararlı olan bileşimler metabolizmanın hızlanmasına ve zararlı etkenlerden kurtulmanıza yardımcı olabilir ancak günlük tüketiminiz 2-3 fincanla sınırlı kalmalı ve uzun süreli tüketimlerden kaçınmalısınız. 

Bazı bitki çaylarının özelliğine birlikte göz atalım:
 
Mate Çayı: Mate bitkisinin içeriğinde kafein, teobromin, kafeik asit türevleri ve flavanoitler başta olmak üzere saponinler ve nitrit glikozitleri de bulunur. Bileşimindeki kafein ve klorojenik asit nedeniyle uyarıcı bir etkisi olduğundan, zihinsel ve fiziksel yorgunluğun giderilmesinde etkilidir. Aynı zamanda idrar söktürücü etkisi de vardır. Bu etkileri nedeniyle ödem atıcı ve metabolizmayı uyarıcı, enerji verici olarak kullanılır. Aynı zamanda iştahı baskılar ve sindirimi kolaylaştırır.

Sinameki Çayı: Hemen hemen her zayıflama çayı karışımında bulunan ve sıklıkla kullanılan bir bitki türü olan sinamekinin 400′ü aşkın türü yetişmektedir. Sinameki bitkisinin müshil etkisi vardır. Geçici süreli olarak, kabızlık ile ilgili problem yaşayanlarda kullanılabilmektedir. Uzun süreli kullanımı tavsiye edilmez çünkü bağırsak tembelliğine yol açabilir.

Rezene Çayı:Rezene çayını herhangi bir rahatsızlığınız olmasa da B, C vitaminleri ile potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi mineralleri almak ve vücudunuzu güçlendirmek için tüketebilirsiniz.C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirirken kalsiyum kemik yapısını güçlendiren bir mineraldir.Rezene çayı,laktasif etkisi ile kabızlığı önler.
Her yaş için şifa olan rezene çayı,gaz ve şişkinlik ile kendini gösteren sancılı, hafif sindirim sistemi rahatsızlıklarına karşı faydalıdır.Soğuk algınlığındaki öksürüklerde, balgam söktürücü olarak kullanılabilmektedir.
Rezene çayı,üst solunum yolu rahatsızlıklarında ve hazmı kolaylaştırıcı, bebeklerde bilimsel adı kolik olan sebebi tam bilinmeyen veya gazdan olabilen sancılara karşı savaşır ve emziren kadınlarda süt artırıcıdır.Ancak emizirme dönemindeki kadınlar uzmana danışmadan rezene ürünleri tüketmemelidir çünkü kan şekerini olumsuz olarak etkileyebilir.Ayrıca Safra kesesi, böbrek ve karaciğer rahatsızlığı bulunanlara rezene çayı içmemelidirler.

Yeşil Çay:Zayıflama söz konusu olunca ilk akla gelen yeşil çay, köken olarak diğer çaylardan çok farklı olmamakla birlikte yüksek anti-oksidan kapasitesiyle içeceklerin baş tacı sayılabilecek niteliktedir. Sindirim sorunları yaşayanlar için yeşil çayın ayrı bir önemi var. Bazı çalışmalara göre yeşil çay tüketimi, sindirimi rahatlatıyor. Yeşil çayda bulunan ‘epi-gallo-kateşin-3-gallat’ adı verilen ve kısaca EGCG olarak isimlendirilen bir biyolojik öğenin vücuttaki yağ yakım hızını artırarak obeziteyle savaşmada rol oynayabileceği bildiriliyor.

3 Mart 2015 Salı

BİR ALKALİ DİYET HİKAYESİ

Günümüzde o kadar çok çeşitte diyet tipi çıktı ki artık insanlar hangisine inanacağını, hangisini uygulayacağını şaşırır oldu. “ Aaa bu yeni çıkmış bunu uygulayayım .” “ Bak duydun mu falanca şu diyeti uygulamış şu kadar kilo vermiş bende uygulayayım”.. Size bu hikayenin sonunu anlatıyorum: Pek çok çeşitte diyet uygulanır fazla miktarda kilo kaybedilir sonra fazlasıyla geri alınır bu süreç böyle devam eder ve en sonunda “Ya bu böyle olmayacak galiba” denir ve metabolizmanın en yorulmuş haliyle doğru diyetisyene gidilir.... Peki bunca eziyete zaman kaybına hiç gerek kalmadan direkt olarak diyetisyene gidilse, bir uzmandan yardım alınsa kilolar kaybedilse ve uzun süre bu böyle korunsa kötü mü olur?

Şuan çok popüler bir diyet daha gündemde Alkali diyet... Peki nedir bu ALKALİ DİYET?

 Alkali beslenme aslında sağlıklı bir yaşam standardı oturtmaya çalışan bir beslenme tarzıdır. Sebze ve meyve ağırlıklı beslenerek hem vücudu alkali yapmaya hem de fazladan enerji alımını kısıtlayarak kilo kaybına yardımcı olur. Alkali diyeti önerenlerin arkasındaki teori; et, süt, şeker, kafein, alkol, yapay ve işlenmiş yiyecekleri yemekten kaçınmak, daha fazla taze sebze, meyve ve kuruyemiş tüketerek vücudun pH seviyesini dengede tutmaktır.

PH potansiyel hidrojen anlamına gelir ve 0 ile 14 arasında değişen bir ölçekte ölçülür. 7den yukarı seviye alkali, 7den aşağı seviye asit olarak tanımlanır. Vücuttaki pH tarafından sağlanan homeostasis ve denge, vücutta sağlıktan sorumlu biyokimyasal fonksiyonların korunmasını amaçlar. Ancak şöyle bir gerçek var ki vücut ph değerini zaten kendisi için en uygun olan şekilde denetleyebiliyor ve uygun pH değerinde tutuyor.  Vücudumuzdaki hücrelerin çalışması nötr ortamlarda olur. Ancak vücudumuz da bu sıvıların nötr ortamda tutulması için hiçbir şeyden etkilenmeyen bir denetim mekanizması bulunur. Bu sayede vücut sizden yardım almadan kendi pH mekanizmasını zaten kendisi düzgün bir şekilde çalıştırıyor ve uzun süreli açlık grevleri gibi normal olmayan koşullar hariç vücut bunu asla bozmuyor.

PH hakkında bilgi verdikten sonra gelelim çabucak kaybedilen kilolara… Hiçbir sağlıklı beslenme programında ani kilo kayıpları hedeflenmez aylık 2,5-5 kg arası olan kayıplar idealdir bunun üzerindeki kayıplar (çok kilolu olan kişilerde bu sayı biraz daha artabilir) sağlıksız kabul edilir bu nedenle ani kilo kaybı kulağa hoş gelsede asla bir geleceği yoktur ve ilerde fazlasıyla geri alırsınız. Alkali diyet soya sütü, pirinç sütü, manda sütü ve yoğurdu, çiftlik somonu, ton balığı, hamsi, sardalya, uskumru, karpuz, kayısı, çilek böğürtlen, nektarin, kuru hurma ve incir, armut, siyah üzüm ve kuru siyah erik gibi az alkali besinlerin ağırlıkta olduğu bir beslenme şeklidir genelleme yapacak olursak eğer daha çok süt, sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme şekli olup; demir, B12 ve kalsiyum eksikliğine sebep olabileceği için bir uzman gözetiminde değilseniz uygulamanızı tavsiye etmem. Alkali beslenen bireyler aslında Akdeniz tarzı bir besleme çeşidini benimser. Alkali diyet sağlıklı besinleri, sağlıklı yağları, tohumları ve baharatları içeren bir programdır. Yanı yıllardır bilinen bir beslenme tarzı alkali beslenme adı altında ünlülerle beraber piyasaya sürülmektedir. Böylece popüler bir diyet daha hayatımıza girmiştir.


Sözün özü her gün ayrı bir popüler diyet ortaya çıkıyor fakat birçoğunun bilimsel hiçbir dayanağı yok..  Bütün besin çeşitlerini tüketerek kilo vermeniz mümkün o nedenle pek çok diyet deneyip metabolizmanızı yormaktansa bir uzmana danışıp en sağlıklı bir şekilde kilo vermenizi tavsiye ederim. Vücudun bütün besinlere ihtiyacı var bu nedenle hiçbir şeyi kısmadan sadece porsiyonlamalarınıza dikkat ederek bile gayet sağlıklı ve kolay bir şekilde zayıflayabilirsiniz….